Zikir ve Metafizik Hayatımız

Zikir ve Metafizik Hayatımız

Seccade

Çağımızın getirdiği en önemli hastalıklardan biri, insanın materyalist bir düşünce anlayışına itilmesidir ve sadece “zahi’me ilgilenme¬sidir. Zahir Rabbimizin (cc) esmalarından biridir ve “gözle görünen”, “açık seçik, aleni olan” anlamlarına gelmektedir. Ancak meselelerin gözle görülen bir yanı olmakla beraber bir de batın, yani gözle görülmeyen sebepleri vardır. Örnek verecek olursak, işlerimiz iyi giderken, birden kötüye gitmeye başlaması, yaptığımız her işin ters gitmesinin gözle görülen sebepleri vardır: Memlekette kriz var, borsa düştü, bir sürü rakip piyasaya çıktı vesaire, vesaire... Bu meselenin görünen kıs-mıdır ve en kolay tarafıdır. Çünkü bu şekilde suçu başkalarına atarız ve kendimizi akladığımızı zannederiz. Ancak bize yakışanı bu değildir. Hz. Adem Aleyhiselam efendimiz yasak meyveyi yediğinde suçu baş¬kasına atmamış “Ya Rab, ben kendi nefsime zulmettim, beni affet” demiştir. Yani suçu üstlenmiştir. İblis ise “Beni sen saptırdın” demiştir. Biz Âdem Aleyhiselamın torunlarıyız ve ona yakışan şekilde hareket etmemiz gerekir.

Meselelerin batınî yönüne bakarak, benim işlerimin kötü gitme¬sindeki gerçek sebep nedir? Ben Rabbimin zikrinden mi yüz çevirdim? Bilmeden O’nun emirlerine mi karşı geldim? Bilerek ya da bilmeyerek O’nu üzdüm mü? diyerek meselenin gizli ve gerçek sebeplerini kendimizde araştırmamız gerekmektedir. Çünkü bu aynı zamanda Rabbimizin de bize emridir: “Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammedi) Seni insanlara bir peygamber

 

olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.” (Nisa Suresi, 79) Yani bütün iyilikler Allah’tan (cc), bütün kötülükler bizdendir. Allahu Teâlâ (cc) hâşâ yalan söylemeyeceğine göre bu ayete de, diğer bütün ayetlere olduğu gibi tam anlamıyla iman farzdır.

Olayların metafizik yönünün anlaşılması için şu yaşanmış olayı anmamız faydalı olacaktır:

Allah (cc) dostu bir zatın bir evladı olmuştur. Bu evladı eli, yüzü düzgün, normal görünümlü bir bebek olarak dünyaya gelmiştir. Ancak yüzünde kırmızı kırmızı benekler vardır ve görünüşünü bozmaktadır. Evliya zat çocuğunun bu durumuna üzülmektedir ama elinden bir şey gelmez. Bir gün eşini karşısına alıp sorar, “Ya hanım, bizim bu çocuğu¬muz neden böyle oldu, biz bilmeden bir yanlışlık mı yaptık, haram mı yedik, Rabbimize mi hürmetsizlik ettik?" der. Hanımı önce “hayır" der. Aradan zaman geçince aklına gelir.

“Bey, ben bu çocuğa hamileyken bir komşumda oturuyordum. Karşımda da çok güzel meyveler duruyordu. Komşum içerideyken o görmeden o meyvelerden yedim. Acaba bun¬dan mı olmuştur?" diye sorar. Evliya zat durumu anlar ve he¬men hanımıyla birlikte komşusuna giderek helallik isterler.

0 günden sonra çocuklarındaki o benekler kaybolur.

Yaptığımız amellerin fiziki etkilerinin yanında metafizik etkileri var¬dır. İçki, kumar, zina gibi illetler ve diğer haramlar, hem günah hanemize büyük günahlar olarak kaydedilecektir hem de dünyada da bereketsizlik, geçim darlığı, huzursuzluk, nursuzluk, bahtsızlık gibi diğer etkileri beraberinde getirecektir. Olumlu ameller ise hem sevap hanelerimize yazılacak hem de bereket, bol kazanç, huzur gibi güzellikleri berabe-

 

rinde getirecektir. Bu nedenle Rabbimizin emirlerine tam olarak riayet etmeli, tim farz ibadetlerimizi eksiksiz yapmalıyız. Ardından sünnetleri tam olarak yerine getirmek bunların da ardından nafilelerle Rabbimize (cc) yaklaşmanın yollarını aramak temel hedeflerimiz olmalıdır.

Metafizik meselesi burada üç-beş kelimeyle anlatılabilecek bir mesele değildir. Metafizik başlığmın igne ciner, ruh, melekler gibi çok önemli konular girer ve sanıldığının aksine bunların hepsi günlük yaşantımızla çok ilgilidir. Bu meseleyi derinlemesine incelemek isteyenler için kıymetli büyüğüm Volkan Kemal Ergenekon’un Cinler isimli eserini tavsiye ediyorum.

Bu bölümde metafizikle ilgili bir başlık açmamızın temel sebebi,

zikrin çok büyük metafizik etkilerinin olmasından kaynaklanmaktadır.

Zikir ve dua ile açılması imkânsız olan kapılar açılabilmekte, olmaz ^

denilen işler olabilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de 200’ün üstünde yerde

geçen zikir kavramı her açıdan çok önemli ve içinde müthiş sırlar barındıran bir kavramdır.

Zikir meselesinin birinci boyutunda, zikirden yüz çevirmenin ceza ve azapla sonuçlandığını, dünyada da dar bir geçime sebebiyet vereceğini inceledik. Bu meselenin olumsuz yönüdür ve bu durum oldukça korkutucu içine asla düşülmek istenmeyecek bir durumdur. Meselenin ikinci ve olumlu olan boyutu da şudur: Rabbimizin zikrinden yüz çevirmeyerek O’nun hoşnutluğunu kazanmak, yaradılış gayemize uygun işler yaparak büyük lütuf ve ödüllere mazhar olmaktır. Rabbimiz (cc) Rad Suresi’nin 28. ayetinde “Böyleleri, inanan ve gönülleri Allah’ın zikriyle Kuranıyla tatmin bulan kişilerdir. Gözünüzü açın! Gönüller yalnız Allah’ın zikriyle/Kur’an’la tatmin (mutmain) olur.” buyurmak¬tadır. Yine bu ayette de “Kur’an” kelimesi değil “zikir” kelimesi kullanılmıştır. Burada kullanılan “mutmain” kelimesi aynı zamanda nefsin

 

""•Hibelerinden birisidir (Nefsi Mutmaine). İşte zikir, insanı böyle mitlebelere hatta daha da yukarılara ulaştıran müthiş bir araçtır. Çok •sevdiğim bir büyüğüm bir gün şöyle bir hikâye anlatmıştı:

Ben Kur’an okumayı yeni öğrenmiştim. Kur’an-ı Kerim okumayı öğrenmem dedemin çok hoşuna gitmiş. Beni alıp bulunduğumuz şehrin en güzel kebapçısına götürdü ve bana kebap ısmarladı. Yemek yemeyi bitirince de bana şöyle dedi: “Bak evladım, ben imkânları çok kısıtlı bir in¬sanım, geçimimi zar zor sağlıyorum. Senin Kur’ an okuman benim hoşuma gitti ve ben seni buraya getirip sana yemek ısmarladım. Bir de şunu düşün bakalım: Sen, imkânlarının, gücünün, kuvvetinin ve kudretinin sınırı olmayan Allahu Teâlâ’nın (cc) hoşnutluğunu kazanırsan 0 sana neler verir, neler yapar?”

Burada bir dedenin torununa verdiği inceliklerle dolu terbiyenin yanı sıra sorduğu sorunun cevabı üzerinde ciddiyetle düşünmek lazım¬dır. Her ne kadar düşünmeye çalışsak da O’nun kudretini tam manasıyla idrak edemeyecek olsak da... Yüce Rabbimiz (cc) bir Hadis-i Kutsi’de . öyle buyuruyor: “Ben bir kulumu seversem onun gören gözü, yürüyen •yağı, tutan eli, konuşan ağzı, işiten kulağı olurum”. Nitekim biz, gerek yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav), gerek diğer Peygamber

• •indirilenlerimizin (sa), gerekse evliyalık makamına ermiş büyüklerimizin hayatında bu vaadin tezahürlerini görüyoruz. O’nun (cc) hoşnutluğunu, /asını ve sevgisini kazanmak en büyük kurtuluştur, dolayısıyla akıl gibi her insanın en büyük hedefi olmalıdır.

Zikir kelimesinin Kur’an’da kastettiği başlıca ifadeler olan “anmak”, "Kur’an” ve “Namaz”ın bazı ortak bir yönleri bulunmaktadır. Bu ortak

 

 

yönlerden ilki, her biri düzenli olarak tekrar edilmesi tavsiye ve emredilen işler olmasıdır. İkincisi de, her birinin amacının Rabbimizin anılması olmasıdır. Gerçekten de Kur’an okurken, namaz kılarken ve zikir çeker¬ken Rabbimizi düzenli olarak anmak fiilini gerçekleştirmiş oluruz. Bu nedenle Kur’an okumak ve namaz kılmak fiilleri de aynı zamanda zikir fiilinin kapsamında olan işler olur. Bunlara bağlı olarak da, Kur’an’la ve namazla meşgul olan kimse zikirle meşgul olmuştur diyebiliriz.

 

KURANI KERİM

 

çocuk hediye

Etiketler: Zikir çekenlerde görülen haller, Bilinçsiz zikir çekmek, En kuvvetli zikir hangisi, Zikrin vücuttaki belirtileri, Kalp zikri belirtileri, Zikir çekerken görülen nurlar, Tasavvufta zikir ne Demek
Ekim 25, 2023
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı

Sizlere en iyi alışveriş deneyimini sunabilmek adına sitemizde çerezler(cookies) kullanmaktayız. Detaylı bilgi için Kvkk sözleşmesini inceleyebilirsiniz.